Uğultulu Tepeler’de yaşayan Earnshaw ailesinin hayatı, Bay Earnshaw’ın bir seyahatten sonra yanında getirdiği kimsesiz bir çocuktan sonra tamamen değişir. Yaşlı adamın Heathcliff adını verdiği bu sessiz, yabani çocuk Bay Earnshaw tarafından çok sevilir ve ailenin küçük kızı Catherine’le arkadaş olur ancak evin reisi öldükten sonra ailenin oğlu Hindley tarafından bir hizmetçi muamelesi görmeye başlar. Zaman içinde Catherine’le olan arkadaşlığı büyük bir aşka dönüşen Heathcliff ise büyük bir sessizlikle olanlara katlanır. Fakat sevdiği kadın bir başkasıyla evlenmeye karar verince aşkı büyük bir saplantıya dönüşür. İntikam yeminlerine ve acı gözyaşlarına karışmış bu saplantılı aşk hikâyesinin her ânına tanık olan ve onu duymak isteyen kulaklara anlatacak olansa, Uğultulu Tepeler’in uğuldayan rüzgârlarıdır. Viktorya Dönemi’nin en önemli eserlerinden biri olan Uğultulu Tepeler, klasik bir aşk hikâyesinden ziyade sancılı bir aşkı konu ediniyor. Catherine ve Heathcliff’in ölümsüz aşkı, büyük yazar Emily Brontë’nin gotik üslubu ve şiirsel diliyle okuyucuyu mest ediyor.