Nasıl tanıştınız?
Tüm çiftlere sorulan temel sorulardan biridir. Cevap da genellikle aşk meleğinin oku ile vurulmuş, çifte kumrular tadında bir aşk
hikâyesi olur. Benim sevimli tanışmam -aslında sevimsiz olan tanışmam- biraz daha farklıydı.
Benimle evlenecek birini bulmak için Beverly Hills’in zengin mahallelerinde dolanıyordum: Beni yeni kovmuş baş düşmanımı
kıskançlıktan çatlatmak için; böyle durumları bilirsiniz. O ise muhteşem bir dev gibi ortalıkta tepinerek dolaşırken yanlış giden bir iş
anlaşmasından ve beyaz yalanlarından kurtulmanın yollarını arıyordu. İşte bu bizim ilk karşılaşmamızdı. Kıvılcımlar yoktu. Bir aşkın
filizleneceğine dair hiçbir işaret yoktu. Karşılıklı iş anlaşması o an için mantıklı gelmişti. Malikânesinde beraber yaşayıp birbirimize
sırılsıklam âşıkmış gibi davranırken çifte randevulara çıkmamızdan bahsediyorum. Hem de nişanlı olarak.
Hayal edebiliyor musunuz? Kesinlikle yürek isteyen bir şeydi.
Gelgelelim insanlar umutsuz olduğunda çılgınca şeyler yapabilirdi ve ben, baştan aşağıya çaresizlik içerisindeydim.
Bu yüzden bir anlaşma yaptım. Tek büyük hatam. Büyük mü dedim? Hayır, devasa bir hataydı bu!
Kazara kendimi eşsiz Huxley Cane’e bağlamıştım.